Bektaşilikte Dört Kapı Kırk Makam

Bektâşî inancında Dört Kapı Kırk Makam tarîkât mensubunun geçeceği maddî ve manevi asamalardır. Hacı Bektaş Velî, Makâlât adlı eserinde tarîkâtinin öğretisini bu şekilde düzenlemistir. Ona göre kul, Çalap Tanrı’ya Kırk Makam’da erer. Dört Kapı ile kastedilen dört esas: Şerîat, Tarîkât, Mârifet ve Hakîkât’tir. Bunların her biri de onar bölümden olusmaktadır. Toplamı Kırk Makamdır.

Ahmet Yesevî, tarîkâtının erkânını Kırk Makam esasına göre tanzim etmis ilk Türk sûfîsidir. Kendisini tâkîp eden pek çok Türk sûfîsinde de Dört Kapı sisteminin var olduğunu görmekteyiz. Ahmet Yesevî Dört Kapı Kırk Makam anlayışının kaynağını Hz. Ali’ye dayandırmaktadır: Hazreti Ali raziyallahü anhu rivayet kılırlar kim dervislik makamı kırk turur. Eğer bilib amel kılsa dervisliki pak turur; ve eğer bilmese ve örgenmese, dervislik makamı anga haram turur ve cahil turur. Ol kırk makamnı onı makam-ı Şerîatda turur ve onu makam-ı tarîkâtte turur ve onu makam-ı ma’rifette turur ve onı makam-ı hakikâtte turur. Türk İslâm sûfilerinin sülûk sistemini Dört Kapı Kırk Makam anlayışı olusturmaktadır.

 

Ahmet Yesevî’nin Fakrnâme’sindeki Dört Kapı Kırk Makam anlayışı ile Hacı Bektaş Velî’nin Makâlât’ındaki Dört Kapı Kırk Makam anlayışı bir çok benzerlikler gösterir. Dört Kapı’da zikredilen Kırk Makam’dan otuzu birbiriyle ayniyet derecesinde benzerlik arzetmektedir. Diğer on tanesi birbirini nakzedecek kadar olmayıp sadece ifade farkından ibarettir.

Bu durum Türkistan kaynaklı olan Hacı Bektaş Velî ile Ahmed Yesevî’nin arasındaki ilgiyi ve bağı göstermesi bakımından önemlidir. Ahmet Yesevî ile muasır olmayan Hacı Bektaş Velî, bir çok menakıpnâmede Ahmet Yesevî ile muasırmıs gibi gösterilmis onun müridi olarak anlatılmıstır. Bu benzerlikler ile Bektâşîliğin kaynağının Orta Asya’daki ilk Türk Mutasavvıfı Ahmet Yesevî’ye uzandığını ifade edebiliriz. Hacı Bektaş Velî’nin de Türkistanlı bir mutasavvıf olduğu düsünülürse onun beslenme ve etkilenme kaynaklarının Ahmet Yesevî olması tabiidir.

Hacı Bektaş Velî, Makâlât’ında Dört Kapı Kırk Makam’ı su şekilde gösterir: Şerîatin birinci makamı, iman getirmektir. İkinci makam, ilim öğrenmektir. Üçüncü makam; namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak, gücü yetene hacca gitmek, seferberlik olunca kaçmayıp düsmana karsı gelmek ve cenabetten temizlenmektir. Dördüncü makam, helal kazanmak ve faizi haram bilmektir. Besinci makam, nikah kıymaktır. Altıncı makam, hayz ve loğusalıkta cinsi münasebeti haram bilmektir. Yedinci makam, sünnet ve cemaat (ehl-i sünnet ve’lcemaat) ehlinden olmaktır. Sekizinci makam, sefkâttir. Dokuzuncu makam, temiz yemek, temiz giyinmektir. Onuncu makam, emr-i bi’l-ma’ruf nehyi an’il-münker, yani iyiliği emredip yaramaz islerden sakındırmaktır.

Tarîkâtin makamları; tarîkâtin ilk makamı pîrden el alıp tevbe etmektir. İkinci makam, mürid olmaktır. Üçüncü makam, saç kesmek (tıras olmak) ve elbise değistirmektir. Dördüncü makam, nefis savasında mücahede etmek, olgunlasmaktır, pismektir. Besinci makam, hizmet etmektir. Altıncı makam, havf yani korkudur. Yedinci makam, ümit etmektir. Sekizinci makam; hırka zenbil, makas, seccâde, subha (yüz taneli tesbih) ibrat (iğne) ve asadır. Dokuzuncu makam, sahib-makam (makam sahibi), sahib-cemiyet (cemaat sahibi-iç bütünlüğü), sahib-nasihat (nasihat sahibi) ve sahip-mâhabbet (muhabbet sahibi) olmaktır. Onuncu makam; ask, sevk, sefâ ve fakirliktir.

Marifetin makamları; Birinci makam, ilim, ikinci makam, cömertlik, üçüncü makam, haya, dördüncü makam, sabır, besinci makam, perhizkârlık, altıncı makam, korku, yedinci makam, edep, sekizinci makam, miskinlik, dokuzuncu makam, mârifet, onuncu makam, kendini bilmektir.

Hakikâtin birinci makamı, toprak olmaktır. İkinci makamı, yetmişiki milleti ayıplamamaktır. Üçüncü makamı, elinden geleni esirgememektir. Dördüncü makamı, dünyada yaratılmıs bütün nesnelerin kendisinden emin olmasıdır. Besinci makam, mülk sahibine yüzünü sürüp yüz suyunu (yaratılıs sebebi olan Muhammed nurunu) bulmaktır. Altıncı makamı, sohbette hakikât sırlarını söylemektir. Yedinci makamı, sırdır. Dokuzuncu makamı münacaattır. Onuncu makamı, Çalap Tanrı’ya ulasmaktır.

Dört Kapı Kırk Makam bilinmesi gerekli önceliklerdendir. Post sahibinin bu makamın sırlarına vakıf olması gerekir. Bektâşî şiirinde bu durum su şekilde dile getirilir:

Muhammed Ali postunda oturan
Dört kapıyı kırk makamı bilmeli
Muhammed Ali’ye talibim deyen
Evvel farzı mürsidini bulmalı
Ballı Baba

Hacı Bektâş Velî, Makâlât adlı eserinde Dört Kapı Kırk Makam’ı âdeta Kur’an ayetleri ve hadislerle tasnif ve serh etmistir.

Dört Kapı aynı zamanda evrenin yaratılısındaki dört unsur olan ates, hava, su, toprak ile de simgelenmistir. İlk kapı Şerîat kapısı, simgesi yel (hareket eden hava)dir. Bu gurupta yer alan kisilere abidler denilmistir. İkinci kapı, tarîkât kapısı, simgesi od (ates). Bu grupta yer alan kisilere zahidler denilmistir. Üçüncü kapı, mârifet kapısı, simgesi sudur. Bu grupta yer alan kisilere arifler denilmistir. Dördüncü kapı, hakikât kapısı, simgesi topraktır. Bu grupta yer alan kisilere muhibler denilmistir. Hacı Bektaş Velî, muhibler grubunu “teslim u rıza olan grup” olarak tanımlamakta ve her seyin aslına döneceğini vurgulamaktadır.

Dört Kapı çesitli şekillerde tarif edilir. Şerîat Dünya’ya gelmek ve bilgi sahibi olmak ve kendini kurtarmaktır. Tarîkât: Dürüst olarak yasamak “ettiği bazı hatalara tevbe ederek” Mârifet bilgisinin meyvesini almak, çevresine memleketine ve insanlığa yararlı hale gelmektir. Hakikât: Ebedi hayata doğmak, insanlığın gönlünde yasamaktır.

Tasavvufta ilk kapı Şerîat kapısıdır. Bu kapı kutsal emri bildirir. İkinci kapı tarîkâttır. Bu kapıda kulluğa bel bağlanır. Üçüncü kapı marifettir. Gönül gözü bu kapıda açılır. Mana sarayı bu kapıda yükselir. Dördüncü kapı hakîkât kapısıdır. Bu kapıda ere eksik bakılmaz. Bu makama ulasanın gündüzü bayramdır. Şerîat güçtür, Tarîkât yokustur, Mârifet sarplıktır, yücesi de hakîkâttir. Dervisin dört yanında dört ulu kapı gerektir. Nereye bakarsa gecesi gündüz olmalıdır. O makama erisen dervise iki evren de kesfolur. Bu yolda dört kapı kırk makam vardır.”

Tasavvuf gizli, gizemli bir yolculuktur. Sırlarla doludur. Kapılardan kapılara geçilir. Bektâşîlik Dört Kapı üstüne bina edilmistir. Dört Kapı Kırk Makam’da ilerleyen bir çok tasavvûfî mertebeleri geçer. Sonunda muhabbet denizinde ummana erer, gerçek varlığa ulasır.

Dört kapıyı kırk makamı yol eyler
On yedi erkânı küllü hal eyler
Üç sünneti yedi farzı dal eyler
Muhabbet bahrinde ummanı söyler
Malatyalı Sadık Baba

Dört Kapı bir baska açıdan su şekilde yorumlanır: Şerîat, anadan doğmak, tarîkât, ikrâr vermek, mârifet, nefsini bilmek, hakikât, Hakk’ı kendi öz vücudunda bulmaktır.

Dört Kapı’ya erememek bir eksiklik olarak kabul edilir. Cânânı (Allah) çok uzaklarda aramamak gerekir. O “Bize bizden yakındır”. Talibe bu şekilde nasihat edilerek Dört Kapı Kırk Makamın insanın özünde olduğuna isaret edilir:

Gel talip dört kapı kırk makam sende
Irak gezme yakın gözle cânanı
Arayıp maksudun bulasın tende
Vücudun sehrinde gözet mihmanı
Esirî Baba

Dört Kapı Kırk Makam’ın çesitli benzetmelerle ifadesi su şekildedir: Şerîat anadır, Tarîkât babadır, Mârifet oğuldur, Hakîkât oğulun oğuludur. Şerîat doğudur, Tarîkât batıdır, Mârifet kuzeydir, Hakîkât güneydir (kıble). Şerîat farzdır, Tarîkât vaciptir, Mârifet sünnettir,Hakîkât nafiledir.

Bektâşîlerin kapısında bir insan Şerîat kapısında “el oğlu”dur. Yani bir baba ve ananın evladı, malıdır. O bu mertebede yalnız kendini düsünür. Kendi sahsi düsünceleri, arzuları, menfaatleri pesinde kosar.Tarîkât kapısında “yol oğlu”dur. Yani kendi benliğinde bir miktar fedakarlıkta bulunarak bir mefkureye, bir zümreye bağlanır. Burada da gereken terbiye ve irsadı aldıktan sonra hakikât kapısının tokmağını vurur, “il oğlu” olur, yani cemiyete devredilir. Bundan sonra ailenin de, zümrenin de malı değildir. Cemiyet için düsünür, onun için yasar, çalısır. Bu makamda da gerektiği kadar duraklayan, erenlerin sohbetlerinden faydalanan cân, mârifet kapısının esiğinden içeriye ayak atar. Artık “atam gök, anam yerdir”,der. Benliğinden büsbütün sıyrılır çıkar. İyiliği kötülüğü, kahrı, lütfu bir görür…Her seyi eyvallahla karsılar. Pîr Sultân da böyle bir nasip aramakta, yolun açılmasını ümit etmektedir. Bu yol hem dünya için hem de ahiret için doğrudur.

Pîr Sultân Abdâl’ım eller men’olur
Dört kapudan bir gün birden yol olur
Dünyada ahiret doğru yol olur
Verdiğin ikrâra durabilirsen
Pîr Sultân Abdâl

Dört Kapı Kırk Makam Bektâşî tarîkâtının âdâb ve erkânının temelini olusturur. Hacı Bektaş Velî tarafından düzenlenen bu anlayış ile “Çalap Tanrı’ya ulasma” hedeflenir.

Kırk Makamın içinde maddî ve manevi hayata ait bölümler bulunmaktadır. Bu makamlar insanın sosyal hayatıyla da doğrudan ilgilidir. Kisiye bir yasama tarzı ve bir anlayış vermektedir. Dört Kapı Kırk Makam son derece hassas bir sistemlestirmeye dayanır…

Hacı Bektaş Velî’nin Makâlât’ında yer alan dört kapı İslâm Tasavvufunun amentüsüdür. Dört makamın sağladığı dünya görüsü tutum ve davranıs biçimlerini kisiye asılamak suretiyle onu yüceltir; duygularını asillestirir.

Bektâşî şiirinin temelini Dört Kapı Kırk Makam olusturmaktadır. Bektâşî dervisi hayatını bu makamlara göre düzenlemekte ve bu makamlar doğrultusunda ilerlemektedir.

Tarîkâtin erkânı demek olan ve hayatlarını düzenleyen bu esasları Bektâşîler, şiirlerinde sıkça işlemişlerdir. Halkın belleğinde yüzyıllardır canlı bir şekilde yasayan bu deyisler bize Alevî-Bektâşî yoluna, erkânına ilişkin değerli bilgiler, ipuçları sunar. Alevî Bektâşî yolunun yazılı kaynaklarının yok denecek kadar az olduğu gözönüne alınırsa yüzlerce yıllık bir birikimin eseri olan deyislerin değeri ve anlamı kendiliğinden ortaya çıkar…

Alevî Bektâşî erkânı damıtılmıs bir biçimde deyislerde kendisini ifade eder.Yol’a iliskin bilgiler, hareketler, ritüeller, buyruk ve sakınmalar deyislerden öğrenilebilir.

Bu gerçeği gözönünde bulundurduğumuzda Bektâşî şiirinin edebî zenginliği dısında belge olma özelliği de öne çıkmaktadır. Konuyla ilgili çalısmalarda bir çok arastırıcı mevcut ritüellerden hareketle Bektâşileri inceleyerek onların davranıslarını ve inanıslarını değerlendirerek hayat anlayışları hakkında hüküm vermektedirler. Türkiye’nin farklı bölgelerinde bulunan toplulukların farklı düsünce ve yasayısları olduğu da gözlenmektedir.

Bu durumda Bektâşîlerin sadece günümüzdeki uygulamalarına bakarak Bektâşiliğin erkânı hakkında hüküm vermek yanıltıcı olacaktır. Bektâşî erkânının temelini olusturan ve tarikatin pîri olan Hacı Bektaş Velî tarafından düzenlenen Dört Kapı Kırk Makam(4 kapı 40 makam) anlayışı aynı zamanda Bektâşîliğin ilk temel erkânnâmesidir. Bu sistemin Hacı Bektaş Velî’nin eseri olarak genel kabul gören Makalât’ta bulunması da önemlidir. Bu sistemle Hacı Bektaş Velî, tarikatının temel değerlerini ve tercihlerini belirlemistir. Bu adeta tarikatın anayasasıdır. Sonradan düzenlenen erkânnâmeler bu sistemle ilgili herhangi bir değisikliğe gitmemistir. Onların yaptıkları pratikleri sistemlestirme ve kurumlastırmalarla sınırlıdır.

Makâlât, Hacı Bektâş Velî’nin eseri olarak genel kabul görmektedir. Orada anlatılan dini pratiklere dair bazı bilgiler günümüzdeki uygulamalarla çelismektedir. Bu çeliskiyi kabullenmeyen anlayış sahipleri Makâlât’taki bu tür ifadelerin sonradan eklendiği gibi zayıf bir tezi ileri sürmektedirler. Hacı Bektaş Velî’nin bu sistemini Bektâşî sairlerince ele alınısı sistemdeki bilgilerin kabul görmesinin ispatıdır. Çünkü sair halkın duygu düsünce ve inanısının seslendiricisi durumundadır. Özellikle halk sairleri bu özellikleriyle bilinir. Şiirlerin sözlü kültürle dilden dile aktarılarak zamanımıza kadar gelmesi halkın kabulünü ve şiirlerin onlar üzerindeki etkisini göstermesi bakımından önemlidir.

Bektâşîlik hakkında sağlıklı hüküm vermek için yüzyıllar boyu korunarak zamanımıza gelen Bektâşî şiirini dikkate almak bir zorunluluktur. Makâlât’taki Dört Kapı Kırk Makam’ın şiirlerde yaygın olarak yorumlanması hem Makâlât üzerindeki süphelerin giderilmesinde katkı sağlamakta hem de Bektâşî şiirinin tasıyıcılık ve tebliğ aracı olusuna isaret ederek âdap ve erkâna dikkat çekmektedir.

Kaynak:
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ÖZCAN
turkoloji.cu.edu.tr